Farkındalık


Etrafın sessizliğinin yankısı kulaklarımda ekolanıp yükselirken, yanıp sönen işaretçi hipnotize ederken anladım. Sanki bir ayna gibi simsiyah bir ekran, yanıp sönen bir işaretçi. Ben de oturmuş seyrediyorum. Bir ayna gibi kendimi. Yükselen farkındalık damarlarımda akarken, tıpkı uzun zamandır diyette olan birinin tatlı yemesinden sonraki pişmanlığı gibi, kayıp giden hayatımın pişmanlığı belirdi o siyah ekranda. Sessizliğin bağırışının tükürükleri yüzüme vururken. Ne yapıyorum sorusu geldi aklıma.

Bir amacım yoktu, bir isteğim. Hayatta kalmak için kendime söylediğim yalanlar vardı. Bütün bu katmanları soyunca ne vardı. Kocaman bir hiçbir şey. Herkesi kandırdım. Koca çıplaklığıyla öz kalınca tek var olan şey boşluktu içimde. Eğer yeterince girersen içime, sakince soyarsan yavaş yavaş kabuklarımı, göreceksin ki sanki çok büyük bir şeyler var içerde.

Bütün bir zaman kendini Grifith sanarken, yüce amaçlar atarken kendine, etrafta kibirli dolaşırken. İşte o en sessiz anda hissedeceksin, farkına varacaksın. Sen Guts’sın Grifith’ini arayan. Yüce bir amaç için peşine takılacağın kişiyi arıyorsun. İçindeki boşluğu sen dolduramadın. Başkasınınkinin bir parçası olmaya çalışıyorsun. Senin hayatın, içindeki idealist ve hayalperesti öldürdü, yerine elleri kirli realist bir savaşçı bıraktı. Geçmişi, geleceği olmayan, şimdisi olan bir savaşçı.